BİRAZ DÖNGÜLER BİRAZ DERTLER
Belki meseleyi ters tarafından tutup
da ters çevirsek düzeltirdik ama öyle olmadı.
Hahah kimse buna şaşırmadı. Çünkü dünya
bir yuvarlaktır. Tersini düzünü bulamadan yuvarlanıp gidersiniz.
Zaman zaman boş durmamdan kalan vakitlerde
ne kadar da garip bir zamanda yaşıyoruz derim. Kendi kendime bir fikre gelip
kafamı kaldırdığımda çarşı pazar yine karışmış olur. Şunu da belirtmek lazım. Bu
benim yaşadığım zaman. Daha önce kimse önden gelip benim yerime yaşamadı. Geçmişle
bugünü karşılaştırsam da tamamen kafamda oturmuyor. Anlamıyorum. Zaman bu tüm
gerçekliğiyle çıplaklığıyla acımasızlığıyla yüzüme vuruyor ama iyi zamanlar var
mı? İyi zamanlar neredeler? Kim aldıysa versin, yoksa aklımın almadığı
tavırları, üslupları ve kısıtlamaları kabul edemiyorum. Bünyemde inanç ve ilke
uğruna barındırdığım her şeyi test edecek bir hayatım da yok. Zaten zamanı
gelirse kullanalım diye varlar.
En son Boğaziçi’ne rektör atanması,
yorumlar ve o lanet kutuplara giden yorumları görünce çok tanıdık geldi. Bu hikâye
her yerde tekrarlamaya başladı ve seçimler buraya getirdi.
Bundan sonra kim devleti koruyacak,
kim halkı koruyacak, kim akademiyi koruyacak? Kimi kimden koruyacağız?
Büyük toplumsal ve kurumsal yozlaşmayı,
değerlerimizi içimizde dahi ayakta tutamadığımız kimseler olarak yaşayacak
mıyız? Bir ara demokrasiye inancımı kaybetmiştim. Çok yavaş ve çözüm üretmediği
vs için. Şimdi daha korkunç bir durum var. Demokrasi kisvesinin altından çıkan,
zamanın içinde parça parça tanıştığımız, yukarıdan aşağıya otoritenin tamamının
aşikâr oluşunu izliyoruz. Tablonun gidişatından hep bir umut beklemek batışı
kabullenmemekmiş.
Aslında evet demokrasi yavaşlığı hızlı
kararlar almamak için hayatiymiş. Çünkü kurum, toplum ve insan, gücün hiçbir
zaman kendinde olduğunu düşünmemeliymiş. Uzlaşma yapacak kadar medeni kalmalıymış.
Medyası olacak kadar kalmalıymış. Kalmadık. Bu bitişlerin sonu gelecek, çare
gelecekte hiç diyemem. Gelecek nesil yok bitti. Taze bitti, herkes dönüp kendisine
baksın.
Gençlere inanlar inanmasınlar. Yok,
ben kimsenin umut ettiği kurtarıcı gençlik falan değilim. Bunca zaman elimden
geldiğince ilkeli kalmaya çalışmış, vatanına gerçekten faydalı olabilecek
işlerin peşine düşmüş, yapabildiğim kadarıyla okumuş, durmuş, konuşmuş biriyim. Okulu 2 kez üstten bir kararla taşınmaya çalışılmış bir öğrenciyim. Okulumu bitirip işini yapamayan bir insanım. Mesleğimi anlamayan, temel hakları
bile sağlamayan işverenlerle muhatabım. Okulda öğrendiklerini hayatta test edemeyenim.
Ben uğraşan ama hayat sahnesinde yerimi bulma şansına bile erişemeyenim. Yani ben
gelecek olamam ve şimdi de değilim.
Çok güzel insanlar var ve benim tek
tutunduğum da o insanların yerlerinde müşterek olması. Hayata dair umutlarımı dini
inancıma, aileme ve arkadaşlarıma borçluyum. Benim ülkeme ve insanıma güvenim
var ama hüzünlü bir inanç. Çünkü insan olarak kalmak her gün daha zor olacak. Bu
dünyada cennet yok. İmtihan ağır yerden geldi, her zamana geldiği gibi. O yüzden
çok da kendime acımayıp iyiye tutunmaya, iyi kalmaya, iyi çalışmaya ve iyi iş
yapmaya devam etmeyi deniyorum. Çokça pes ediyorum, bu düşünceleri unutmak
istiyorum, tekrara düşüyorum. Bu döngü çok yorucu, çok zorlayıcı ama kimse
kolay olacak bu dünya demedi. Vesselam.


Yorumlar
Yorum Gönder