SORU




Bir akışta giden su damlası hikayesini nasıl anlatır, sürekli değiştirerek mi? Ben bunca yıl hep dağınık anlatmışım, meselenin etrafından dolanmışım ve geldiğim nokta: anlatmaya yorgunum. Ben anlatsam ne olacak ki, hikayem dinlenecek mi kaygılarıyla dolanan bir yumak olmuşum. Sık sık basan sıkıntılarım, ruhen bir huzursuzluğum var. Bu zor durumdayım, dipteyim, düştüm kalkamıyorum hali değil aksine havada asılı olduğum bir zaman, kulaklarımın etrafına pamuklar sarılmış, gözlerimin önüne eski bir naylon inmiş havayı sıcak basmış üstümdeki ceketi hiç çıkarmıyorum gibi bir hal. Halimi değiştirmeye gücüm var ama kullanmıyorum, mana bana gelince hiç akis bulmamış gibi. Evet evet bu halin adı bulanıklık ve matlık.

 

İsteyen uyandırmaya çalışsın, ayağa kalk desin beni kolumdan tutup sarssın. Ben zaten uyanığım, ayakta dikiliyorum, her rüzgarda da sarsılan bir yaprak gücündeyim, vazife üstüme kalmış gibi titriyorum. İçine battığım halin akışında sonu belli olmayan bir yerde ilerliyorum. Düşüyorum diyemiyorum çünkü yer çekimi bu dünyada yok. Eksen kaymış çekirdek masanın altına yuvarlanıp unutulmuş.

 

Keşke yazan yazıların benimle hiç alakası olmadığını iddia edebilseydim. Dünyanın şen ve plastik kabına sığmaya çalışıyorum. İnsan için ancak çalıştığı vardır. (necm 39)

Ben sadece güç isteyebiliyorum. Vakit namazımı kılabilecek güç, iman, çaba, hassasiyet. Onun için ayağa kalktığımda mana buluyorum. Yoksa olan biten yaptığım her şeyin manası ne olurdu ki?

 

En sevdiğim soru şu

 

“Ben kimin için öldüm?”

 

Bir şehit mektubunda geçiyordu. Ben de yaşarken kendime soruyorum çalışmadan ne bekliyorsun? Elim kolum kalkmıyor kalkmadıkça inandığım mana bulduğum iman amacına ulaşmıyor. Gerçekten ölenler niye öldüler? Ecel kaderdi de sonraki sebep neydi? Ben güvenle yaşarken, serbest dolaşırken, yaşadığım rahat batıp gram üretmezken, kendime gelemezken, rahatın içinde şükürsüz yaşarken benim için mi öldüler? Ben güvenli buhranlar yaşayayım diye mi?

 

Halim yok, cevap veremiyorum. İnsan olarak yaşamak o kadar zor ki, efendi kalmak, sinirlerine hakim olmak, sevdiklerinin yüzünde gülümseme sebebi olmak, umut olmak, ekmek olmak, şefkatli olmak, arka çıkmak, kendine sarılmak, kendini tanımak, affetmek, aşkı ummamak ama var olduğunu bilmek, günahtan kaçmak, iman etmek, namaza kalkmak, senden farklı olanı yaşatmak, can olmak, candan bilip derman olmak, yurt olmak… ne çok şey var.

 

 Soruyu kendime, yaşayanlara has bir cüretle şöyle soruyorum

 

 “Ben ne için yaşıyorum?”


Yorumlar

Popüler Yayınlar