KALBİ
Artık 22 Mart 2020 olmuş ama mühim değil ben 21’den yazıyorum.
Bu gece Mirac kandili. Türkiye’de karantina ilan edileli 8 gün oldu. Evdeyiz ve
dışarı neredeyse hiç çıkmıyoruz.Okullar tatil. Tüm dünya hayal edemeyeceğimiz bir şekilde. Her yerde
insanlar evlerine kapandı. Her gün hasta ve ölü sayısı duyuruluyor. Sonumuz nereye
gidecek bilmiyoruz. Normalde haberlerde geçen olaylar beni etkilemezdi ama
şimdi derin bir teyakkuz halindeyim.
Kendime kendimden haberdar etmek için yazıyor gibi bir halim
var. .
Hatıraların bile savunması ve gerekçelendirmesini yapmasam rahatlamazdım.
Yapacak çok şey var. Yapmak istediğim çok şey var ama sadece
kafamdan geçiyorlar. Bir liste yapalım bakalım.
-
Dizi, film
- makale sunumunu hazırlamak
- Eksik metinleri bitirmek ve
kelimelerini çalışmak
-
Geçmiş konuları 1 kez de olsa okumak
-
5 kitap bitirmek
-
Bir hikaye yazmak
-
Dolabımdaki giymediklerimi kaldırmak
Ben bunları düzenli yaparak çok uzun süre sıkılmadan
yaşayabilirim. Öğrenecek o kadar çok şey var ki. Dışarı çıkarak bazen çok vakit
kaybediyoruz. Kendimizden o kadar uzaklaşıyoruz ki. Ailelerimizin özünün
geldiği küçük şehirlerde yaşasak, az hareket etsek, sadece mahallemizdeki
bakkala affedersiniz markete gidecek mesafelere uzanabilir olsak daha çok
düşünür müydük? Daha az aç gözlü olur muyduk ya da birini incitmekten daha çok
çekinir miydik? Yanlış anlaşılmasın geçmiş övmek değil derdim ya da nostaljiyi
hatalarından sıyırıp sadece güzelmiş gibi bağrıma basmak değil.
Zaman hepimiz için çok hızlanmıştı. Aceleyle koşmaktan kendimize
bakmayı unuttuğumuzu görüyorum. Durmuyordu dünya. Ekonomiler ülkeler, uçaklar,
evlatlar ve aileler. Hiçbiri durmuyordu. İnandığı gibi yaşamanın ne olduğunu,
nereye gittiğini, ölümün elinde ne kadar aciz olduğunu, hayatının pamuk
ipliklere asılı olduğunu bilmiyordu. İnsan yaşamanın ve kapıyı açıp gitmenin de
nefes almanın da O’nun emriyle olduğunu unutmuştu. Şimdi köşe bucak, o kalbindeki
en gizli yerinde en aşikar korkuyu saklıyor. Hasta ben olsam ve ölsem ya da
birilerine sebep olsam… Ah. Korkuyorum ve korkup, elimden geleni yapıp yine O’na
sığınmaktan başka bir şey bilmiyorum.
Allahım benim gücüm yok, sen ver.
Kelimelerle ancak bu kağıdın üstünde konuşuyorum. Aralıklı dönüp
dönüp bu beyazlıktan soluklar alışım bundandır. Anlatmasam ne olur? Kime neyi
anlatıyorum ki? Oysa ben beni dinlemeyi en çok hak edendim. Kendime itirazımı,
kendime olan kavuşmayı, kendime olan ayrılığı itiraf etmeliyim. Alaycı bir
gülüşüm düşündüğüm kadar havalı olsaydı gülümserdim. Alay edebilseydim belki
burnumu çekerek ağlamazdım. Bir kütük üstünde, çıplak ayak öylece pijamalarla
oturmanın kurgusu tadında gecelerim var. Karanlıkta elimde bir çöp, toprağa
dalıp gidiyorum. Bunu gerçekte hiç yapmadım ama o anı evde otursam da, başımı
sıcak yatakta yumuşak bir yastığa koyarken bile o burukluğun, beklemenin ve
gecenin soğuğunun iliklerimden geçtiğine yemin edebilirim.
İnsanın yalnızlığı insana dert olarak yetermiş.
Yanımdakilerin yanında bir göz dalmasıyla kaybolduğum
tablolar olsun isterdim. Bizim evde benim oturduğum odalarda yok. Ancak sakin
saatlerde hatırlıyorum. O kütükte oturan kız bazı bazı kafasını çevirip ta durduğum
yerde beni yakalıyor. Gelmediğime dair en derin sitemleri duyuyorum ama kafamı
çevirip koşuyorum. Şehre, hayata, telaşa, bahanelere, kalabalıklara koşuyorum. Orada
kalmamak için kapıyı açıp gidiyordum. Şimdi evde kaldım. O kızın yanında
kaldım. Onun avuçlarındaki çöp gözüme batıyor. Ağlıyorum. Kendime sarılmak
istiyorum.
Durmak insanı geçmişle yüzleştiriyor. Bu zorunluluk günleri kendimden esirgediğim molanın zorunlu hali oldu. Bak durduk yere geçmişi hatırladım ve ona bir yazı yazıyorum.
"Sevgili eski küçük ben,
Durmak insanı geçmişle yüzleştiriyor. Bu zorunluluk günleri kendimden esirgediğim molanın zorunlu hali oldu. Bak durduk yere geçmişi hatırladım ve ona bir yazı yazıyorum.
"Sevgili eski küçük ben,
Küçükken üzüldükçe ağlayan bütün benleri bulup sarılmak
istiyorum. Büyüdükçe daha çok üzülen beni de bulup ona da sarılmak isterdim. Geçti
güzelim, geçti hepsi. Kendimi bütün kusurlarımdan dolayı affetmek ve azad etmek
isterdim. Kalbimi koyduğum, durduğum o aynaların karşısında her halimi bir kez
daha kabul edip mükemmeliyetçiliğin elinden kurtarmak isterdim.
Söz bana. Deniyorum. Kanatlarımdan düşen her bulutla
yükseliyorum. Selametle."

Yorumlar
Yorum Gönder