GENÇLERİ YÖNLENDİRENLERE


Eğitim özellikle kaliteli eğitim itibarsızlaştırılıyor. Her yere üniversite, fakülte açılıp gençlerin okuması sağlanıyormuş(!) gibi gösterilerek, gelecekleri ellerinden alınıyor.
Birçok genç sırf ailesinin üniversite hayalini gerçekleştirebilmek, bir meslek sahibi olmak adına; ya yeterince akademik personeli olmayan, başında hocası bulunmayan dağ başına kurulmuş devlet üniversitelerine gidiyor. Ya da her yerde mantar gibi türeyen, okumak için barajı geçmenin yeterli olduğu, cebi dolu olanın kolayca okuyabileceği özel üniversitelere gönderiliyor.
Bizler “Eğitim her şeyin başında gelir.” Sözün çok yanlış anladık. Okuyunca geleceğini yönlendireceğini düşünen, ailesinin maddi olanaklarına katkıda bulunacağını zanneden gençlerin hayallerini çaldık. Değil ailesine yararının dokunması, mezun olunca ailesinin sırtına kambur bir nesil inşa ettik. Evet bunu biz yaptık. Hem de o kadar kısa bir süre içinde yaptık ki..
Diğer ülkeler, genç nüfus artsın ülkenin istikbaline umut olsun, ışık olsun diye çaba sarf ederken biz elimizde hazine değeri taşıyan gençleri asalaklaştırdık, onları tembelliğe alıştırdık.
Sırf işsiz nüfus oranı çok gözükmesin diye, lise mezunu çalışmayan genç sayısı birden fırlamasın diye onları dağ başındaki üniversitelere mahkum ettik. Kontenjanları arttırdık, eğitimdeki kaliteyi düşürdük. Elimizde büyük bir güç olan, avantaj olan genç nüfusu resmen harcadık.
Anadolu’da yetişen mütevazı ve dindar ailelerin yeni üniversite görmüş evlatları, ailelerinden uzakta ilk özgür kalışlarında ne yapacaklarını bilemediler. Zaman geçtikçe onlarda ortama uyum sağladılar. Yabancısı oldukları, bu zamana kadar ayıpladıkları her şeye zamanla aşinalık kazandılar. Her konuda ahlak zafiyeti yaşadılar.
Hem derslerin zorluğu hem bu zaman kadar yetiştiği ortamın tam zıddı ortamlarda yalnız başına kalmasıyla birlikte birçok genç yıprandı, yalnız kaldı ve düştü.. Ama elinden tutup kaldıran, onu doğruya yönlendiren birisi de olmadı.
Hem okuyan hem sorgulayan hem de her türlü zorluğa tek başına göğüs geren o çocuklar bir şekilde büyüyüp olgunlaştılar. Artık okul bitmeye yaklaştığı zaman o eski hallerinden eser kalmıyordu. Fikirleri, düşünceleri, hayat tarzları tamamen değişiyor. Değişen şeyler bunlarla da sınırlı kalmıyor ne yazık ki.. Kimi sadece “o dine inanan” bir ailede doğduğu için inandığı dininden vazgeçiyor. Kimi imanını kaybediyor. Kimi de yaptıklarının yanlış olduğunu bile bile heybesinde biriktirdiği onca günahla mezun oluyor. Gençliğin bir gün biteceği unutularak her şeyin mübah sayıldığı üniversite ortamından, artık gerçek hayata dönüş başlıyor.
Ailesinin yanına döndüğünde hem üniversitede kazandığı özgürlüğünden vazgeçmek istemiyor hem de iş bulamamanın sıkıntısıyla, yaşadığı maddi sıkıntıyla birlikte ailesine yük olduğunu düşünerek bunalıma giriyor.
Mezun olur olmaz karşısına çıkan KYK borçları, 
Üniversite mezunu bir işsiz olma statüsü,
Yaşam telaşı… derken 
Birileri de çıkıp gençlerin evlilik yaşının uzadığından, bunun ahlaki çöküntülere sebep olacağından, “aile” kavramının zedelendiğinden dem vuruyor.
Bunları söylemek en kolayı.. İş; bu raddeye gelene kadar ki aşamaları düzeltmek.
Maddi zorluklarla baş etmeye çalışan, okuduğu okulun emek verdiği o kadar yılın hiçbir faydasını göremeyen gençler, özel üniversitelerde baba parasıyla okuyup sonra da torpille, adam kayırmayla bir yerlere yerleşip en üst düzeylere gelen yaşıtlarına imrenerek bakıyorlar.
Sonra da büyüklerimiz çıkıp onlara evlilikten, evliliğin faydalarından bahsediyor. 
Böyle şartlar altında; fıtratını, gençlik hormonlarını dizginleyemeyen biri için zina tabiki normalleşir. Her türlü ahlaki zafiyet hız kazanır.
Bu bozuk düzen tek bir öneri tek bir hamle ile değişmez, değişemez. Bu yanlış düzenin değişebilmesi için taşların tamamen yerinden oynaması lazım.
Bir an önce oturulup; bu kadar genç nüfus nereye nasıl kanalize edilir, nasıl vakit israfı olmadan iş gücü, beyin gücü olarak bu enerji kullanılabilir düşünülmesi lazım. 
Gençler tabi ki okusunlar tabi ki üniversiteye gitsinler ama bu ülkede nitelikli ara elemana da çok ihtiyaç var. Bu pozisyonların çoğunu şu an, atanamayan öğretmenler, kendi mesleğini icra edemeyen üniversite mezunları dolduruyor. Bu alanlarda da nitelikli insanlara ihtiyaç var. Ama bırakın herkes eğitimini aldığı kendi mesleğini yapsın.
Gençlerin içinde bulundukları vahim durumdan bir an önce çıkmaları için bir an önce; nasıl daha çalışkan, daha verimli; ailesine, milletine, devletine daha yaralı hale getirileceği tartışılmalıdır. Ve bu önemi yadsınamayacak konu halledilmelidir.
Yoksa kontrol edemediğimiz ve hakkını veremediğimiz bu kıymetli güç elimizde patlayacaktır.
SENA NUR ŞAHİN
11.01.2020

Yorumlar

  1. Haklı ama biraz yüzeysel bir yazı. Daha derinlikli tartışılabilirdi. Saygılar

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar