GÖLGE YAZISI
Ha ha ha hallerimizden bir dalgalanmaların izleriyiz. Dönüşüyoruz
kayboluyoruz sonra tam bitti gibi hissetmenin ortasında daha fena hallere gark oluyoruz.
Dün dün dünya ha ha hali işte. Yuvarlanmalar
değil bizim ki sürekli düşüşlerin kesitleri.
İçimden bir ukala dümbeleği çıkıyor hiç bilmediklerine bile
kafa tutuyor. O sürekli bir eğlence peşinde. O kim ki ya? Sen kimsin mesela? Hangi
aynanın yanıltıcı görüntüsüne kanıp da bu kadar veryansın oldun. Boş vermiş oldun.
Hayat kadar değerli ve azizin içinde nasıl bu kadar hoyrat yaşayabilirsin? Sanki
sen değilsin en küçük üzüntü de gözleri dolu dolu olan ve yumruklarını sıkan? Sen
nasıl bir hengâme de yaşatıyorsun kendini? Bu karmaşaya bu zıtlıklara bu
zayıflıkla nasıl dayanabilirsin? Kahkaha atsan bile kaç metre yükseğe çıkar ki?
Senden ne olur ki?
Kendine dön ne olur. Kendini kendinden geçip bul artık O’nu.
Kaybettiğin huzuru hiçbir canlı dolduramaz. Senden çok şey olur. Evet, affet
artık kendini, sakinleş, durulaş, hatalarınla yüzleş. Artık elinden tut o kızın!
Onun karşısında durarak ona doğruları gösteremezsin. Ona yazmadan ulaşamazsın. Konuşmadan
anlatmaya çalıştıklarına yine çalış. Evinin duvarlarının bakmaya doyamadığın
pencerelere ihtiyacı var onlarla konuşmana değil. Senin duvarla olan kavgan bu
yüzden zaten. Onu hep örmen. Sıkı sıkı örüp, güneşe hiç sokulmaman.
Yüksek tepede hissedilen rüzgârı beklemeye başlarsan hikâye
tamamlanmıyor. Balkon rüzgarları da takdir edilmeli. Kıymeti bilinmeli. Rüzgarına
hikayeler fısıldayacağım ve o en güzel şarkıları bize ulaştıracak. Rüzgar. Ru ru
ru ve rüzgar.
Kelimelerin yitikliği,
eksik cümlelerin ve kopuk anlamların sebebidir. Gün geçtikçe kaybediyorum. Bu da
bir gölge oldu. İnsan kıymeti takdir etmedikçe gölge olarak kalıyor. Bakın ben
öyleyim.

Yorumlar
Yorum Gönder