DÖNÜŞ NOKTASI



 3.Bölüm

“Her halde beklemiyordur. Yok canım kim bekler o kadar? Yürü ayaklarım sen yürü. Bu kafa bende oldukça sana yorgunluklar sana şart.”

“Kendi kendine hala konuşuyorsun demek?”
Ayşegül hızla attığı adımları bir anda durdurdu. Sesin geldiği yöne kafasını çevirince onun gözleriyle karşı karşıya kaldı.
“Burada beklediğini bilmiyordum”
“Artık gelmeyeceğini düşünüp geriye dönmüştüm ki tam vaktinde geldin”
Paltosunun cebine ellerini koyan Cihan gülümsüyordu.
“İçeri mi geçsek, buraya kadar geldik. Değsin değil mi?”

“Aa benim için geldiğini söylemek bu kadar zor mu?”
Ayşegül gülen yüzünü başını hafif eğerek saçlarıyla kapattı.
“Geç geç içeri geç. Sana da laf vermeye gelmiyor.”

“Hoş geldiniz! Buyurun şu masaya geçin.”
“Sağol abi, biz iki sahlep alalım. Başka bir şey ister misin Ayşegül?”

“Sizin tarçınlı kurabiyeleriniz vardı. Küçük küçük varsa bir tabak ondan..”
“Hay hay efendim. Yalnız peşinen söyleyeyim. O kurabiyelerin aslı Feride Hanım’ındı. Kendisi rahmetli oldu. Onunkiler kadar değil ama ben anısına yapmaya devam ediyorum.”
Birinin ölmüş olması ortamda bir sessizliğe sebep oldu. Ayşegül bu havayı dağıtmak istercesine
“Allah rahmet eylesin. Olsun eminim onlar da çok güzeldir.” dedi. Adam hafif aksayarak tezgâha yöneldi.

Beyaz badanalı duvarda dükkanı işletme belgeleri ve gri bir fotoğraf vardı. Küçük bir zabıtanın kestiği ceza kağıdı da konmuştu. Her şey sararıp solmaya yüz tutmuş gibiydi. Bu dükkânın mevsimi sonbahardı. Cihan, dikkati duvarlardan üstüne çekmek için hafif öksürdü. Ayşegül ne diyeceğini bilemeyerek Cihan’a baktı. Henüz daha samimi olamamış yeni tanışmış birileri gibiydiler. İkisi de bir rahatlasa gece boyu hiç susmayacak gibiydi ama işte o küçük buz erimeliydi.

“Geldiğini görünce sana yazmak istedim, tabi instagramdan..”
“Öyle bir esti, uzun zaman olmuştu. Kızları bir göreyim dedim” Cihan en küçük fırsatı kaçırmayarak
“Sadece kızlar mı ya ben” dalga geçti.
Ayşegül eline vurarak “Hemen şımar, hiç kaçırma”

Aradaki buz erimişti sanki. Hayatlarının kısa özetini geçmeleri bittiğinde salepler bitmiş 2. Bardak çaya geçilmişti. Kasadaki adam uykulu gözlerle onlara bakıyordu. Ayşegül adamı göstererek “Artık gitsek iyi olacak. Baksana bizimki ayakta uyudu uyuyacak.”
“Onu boş ver sana başka bir şey diyeceğim.”
“Şimdi heyecanlandım bak”
“Artık buraya geri dönsen?”
“Geri mi, Cihan ben hayatımı kurdum ve zor bela kurdum. Buradan taşınmamın sebeplerini en iyi sen bilirsin.”
Cihan kolay kolay vazgeçmeyeceğini belli eden sakin ses tonuyla konuşmaya devam etti.

“Burası senin kaçıp güya saklandığın şehirden on kat daha kalabalık ve karışık. İstanbul burası. Arayan sanmıyor musun ki seni bulamayacak?” Ayşegül kollarını masadan çekerek geriye yaslandı. Kollarını bağlamıştı. Bir anda ikisi de gerilmişti.

“Ben mutluyum. Sana bu kelime ne ifade ediyor bilmiyorum ama ben halimden memnunum. Artık neyden korkacağım? Annemin ölmesinden mi babamın kaçmasından mı?” Ayşegül paltosunu sırtına geçirerek konuşmaya devam etti. “Ben en korkulu günlerimi bırakıp gitmekle ne kadar uğraştım şimdi hiçbir şey olmamış gibi buraya dönemem. Belki de gelmem hataydı.” Çantasını alan Ayşegül’e üzgün gözlerle bakarak o da kalktı. Hesabı masaya bırakıp “Misafirsin itiraz istemiyorum”

Üsküdar sahil rüzgarlıydı. Hafif uğultuyu kulaklarında ve yüzünde hissediyorlardı. Ayşegül arabasının yanına gelince duraksadı. Cihan da hemen yanına park ettiği arabaya girdi. Ayşegül korna çalıp selam verirken Cihan’dan bir tepki bekledi. Ona bakan korku dolu gözlerle kalakaldı. Arabanın kontağını kapatıp cihanın arabasına koştu. Kapıyı açıp içeri baktı. “Sen iyi misin?” Cihan elindeki notu Ayşegül’e uzattı. “Buradan gitmeliyiz.”
.


Yorumlar

Popüler Yayınlar