BİR KİTAP NOTU: Sözde Kızlar- Peyamİ Safa
Kitaplıkta bakıştık. Elime aldım, ilk aldığım zaman açıp
biraz okuduğum ve devamını merak ettiğim bir kitaptı. Kaldığım yere tiyatro
bileti koymuşum. Güzel kitap aralığı oluyorlar. Akşam bir iftara söz vermiştim.
Yatağın üstüne çöküp biraz daha okudum.
Elimden bırakamadım. İçindeki Osmanlıca kelimeleri çok
hoşuma gitti. Unuttuklarımı hatırladım. Yenilerini öğrendim. Mebrure
karakterinin duruluğu, köşkün sefih gençleri, gösterişli hayat eski zamanını
anlatıyor ama naftalin kokulu şeyler canım deyip kitabı kapatamıyorsun. Peyami
Safa sahneleri, detayları, hisleri çok güzel anlatıyor. Adeta onlarla beraber
yaşıyorsun, izliyorsun ve hazmetmeye çalışıyorsun. O uzaktan bakma, büyük resmi
görmene de izin veriyor.
Hala yaşanan devam eden bir hikaye var aslında. Kadın ve
erkek kitapta tarif edilenlerle benzer özellikte. Hele kadın bir karakterin
erkek bir yazar tarafından bu kadar ayna misal yansıtılması beni etkiledi.
Peyami Bey’in keskin gözleri sanırım. Çizilen Müslüman Türk asil kadın Mebrure’nin
imajı; eğitimli, ciddi, zeki, değerlerini koruyan, piyano çalması sevilen, yol
arkadaşı, ailesine samimi olarak bağlı.
Diğer taraftan ahlak ve etiği karakteri için değil de, görüntüde
taşıyan, kadınların zayıflıklarını çok iyi bilen ve bunu kullanan iki arkadaş
var. Zekiler. Soğukkanlılar ve korkaklar. Çelişkiler… Kimse de şikayetçi değil.
Ne kadın, ne erkek. Yine de kadınların bunca hayat içinde sevdikleri erkeklere
olan güvensizlikleri onları daha çok yoruyor. Sahtekarlık, istediğini elde etme
yolunda oyun içinde oyun çeviren Behiç ve Siyret dikkatle okunması gereken karakterler.
Kimliğini unutmuş, bastırmış, kaybetmiş Belma&Hatice, iyi ama saf Güzide
hepsi savruk bir zamanın çocukları.
Konaktaki kadınlar, kabuk olarak kalan örtülerden geriye bir
inanışları kalmamış. Batılı desek olmamış, Asyalı hiç değil, melez bir tür var. Kadına
kadın olduğu için sahip çıkan, kollayan kimseler değil. Oğullarının yaptığı
ahlaksızlığı nişan gibi taşıyan, kızlarına yağlı bir kapı bulmak isteyen
anneler yine var. Mabrure ve Güzide gibi iki kızın kendilerine benzemelerini
bekliyorlar. Yazık oldu Güzide’ye.
Fahri ve Nadir kenarda dursa da Müslüman Türk erkeğini
temsil eden karakterler. Samimi gayretleri ve Mebrure’ye olan yardımları,
dostlukları satır arasından hızlı geçse de hissediliyor. Fikren kendilerini
geliştirmiş eğitimli gençler. Kendilerini sevdiriyorlar.
Kitabı dışarı çıkarken elime aldım. Yol boyu okusam da sonunu evde bitirdim. Aldığıma sevindiğim bir kitap oldu. Çok
daha altı kazılabilir, karakterler daha da açılabilir ama bu okura kalmış. En sonu
bir yolculuk başlangıcıyla bitiyor. Hikaye bir yerde devam ediyor.
"Usta, yazmış!" deyip geri yerine koydum. Artık bu pembe kitap da bir tanıdık. 240 sayfa. Tanışmak isterseniz naçizane tavsiye edilir.
"Usta, yazmış!" deyip geri yerine koydum. Artık bu pembe kitap da bir tanıdık. 240 sayfa. Tanışmak isterseniz naçizane tavsiye edilir.


Yorumlar
Yorum Gönder