YENİDEN BAKMAK

1.Bölüm

Elindeki defteri bırakıp bir müddet gözlerini kapattı. Kulaklarına gecenin bir vaktinde konuşan martıların sesi geliyordu. Martılar ona içinde deniz olan bir şehirde yaşadığını hatırlatıyordu. Bunalmıştı. Tekdüzelikten, akıp giden şeylerin süzgecine takılmayışından yorulmuştu. Zamandan bir şeyler bekliyordu. Oturduğu yerden bir telefon gelsin ve artık hayatı değişsin istiyordu. Belki gök yarılsın, belki bir deprem. Belki de bir kapı çalsın.


Birkaç saniye bekledi ve hiçbiri olmadı. Koltuğun üstüne önceden bırakmış olduğu biraz buruşmuş hırkayı giydi. Kapüşonluyu kafasına geçirip evden çıktı. Apartmanın döne döne inen merdiveni küçük de olsa heyecanlandırdı. Ayağı kayacak gibi oldu düşmedi. Bu küçük ayakta kalma dürtüsü bile iyi hissettirdi. Sokağın, o güzel yüzünü okşayan rüzgarını hissedince gülümsedi.


Hızlıca yetişmesi gereken bir yer var gibi yürümeye başladı. Kimseyle göz göze gelmek istemiyordu. İnsanlarla yüz yüze bakmak onu ürkütüyordu, yoruyordu, ne diyeceğini hiç bulamıyordu. İnsanları görmek mesuliyetti sanki. Onları görmek onları kucaklamak, onları anlamak zorunda kalmaktı. Ellerini koyacak yer bulamıyordu. O da kimseye bakmıyordu. Baksa da görmemek için adeta ısrar ediyordu.


Markete girip raflara bakmaya başladı. Bir elma. Hayır iki elma. Biri bitince ikincisini de isteyebilirdi. İki muz, bir kivi, bir avuç çilek. Bir küçük paket yoğurt. 500 gramlık. En az üç öğün yeter. Aldıklarını ödeyip tekrar sokağa daldı. Sokağa, ışıklara , daralıp genişleyen kaldırımlara, yanından geçen insanları fark ederek, onları izleyerek ama onlarla yüz yüze gelmemek üzere yürüdü. Kocaman ağacın yanından geçerken onun o sert ve odun gövdesine dokundu. Bu yürüdüğü sokaktaki tek ağaç buydu belki de. Ona içinden onu çok sevdiğini söyledi ve gülümsedi. Bir anda yağmur yağmaya başladı. Bez pabuçlarına bakıp hızlıca koşmaya başladı. Apartmanın merdivenlerini hızlıca çıkıp ayakkabılarını çıkardı. İçinde yaşam olan evlerdeki gibi kapı da kaldı ayakkabıları. İçinde telaş olan mekanlara özgü unutmayla ayakkabıları kapının önünde kalmıştı.


Aldıklarını tezgaha bırakıp, ıslak hırkasını mutfaktaki iskemlenin üstüne astı. Telefonu çalıyordu. Bir koşu açıp gelen çağrıyı cevapladı. O esnada duvardaki aynada kendiyle göz göze geldi. Gözlerinin donukluğunu gördü. İnsanlardan kaçma hikayesi ne zamana dek sürecekti? Bunun, kendisinden kaçma hikayesi olduğunu ne zaman itiraf edecekti?



Telefondaki arkadaşı onu bir yere davet ediyordu. Uzun zamandır görüşemediği eski dostları toplanıyordu. Eski anılardan birini hatırlattı arkadaşı. Ayşegül de hatırladı. Aynada canlanan göz bebeklerine bakarak geleceğine söz verdi. Güzel dileklerle telefonu kapattılar. Yatağının kenarında duran bavulu da hatırladı. En güzel görmeklerini yanına alacaktı. En güzel elbiselerini ve en güzel gülmelerini.


Yorumlar

Popüler Yayınlar