Kapanan Çizgisiz A5 Saman Kağıdı Defterler
Evet, hızlı bir eleştiri olacak. Samimiyet sarsıntısından yazıyorum. O anlamadığım, anlamlandıramadığım ve kimsenin bu yüzden size anlayış göstermesinin gerekmediği ilişkileriniz yüzünden yaptığınız saçmalıklardan bahsediyorum. Çok kızgınım ve bu kızgınlığım anlık bir saman alevi gibi değil. İşin kötüsü gün be gün kora dönüyor. Arkadaşlarınız ve ilişkileriniz arasında bir seçim yapmak zorunda değilsiniz. Bunu bilin. Siz kimi nereye koyuyorsanız ona göre hareket edersiniz. Ortada bir sorun var ve sizi üzüyor düşündürüyorsa kendinizdeki bir düğümdendir. Çok çok nadir dış bir etken vardır.
Benim arkadaşım dediğim bir insan tarafından engellenip bunu bir tevafuk üzere fark ettim. Çok uzun bir süre inanmamak için direndim. Benim belli bir süre cidden hak verdiğim yeniden konuştuğum insan bunu yapmazdı. Dost dediğin yapmazdı. Kaybetmişiz. Bir şekilde birbirimize denk gelip kaybettik. Bunun artık dönüşü, dolanışı kalmamış. İçi boş bir kabuk. Onu da alıp diğer tecrübelerin arasına koyabiliriz.
Bu olay böyle yarım kaldığını zannettiğim şeyleri düşündürdü. Yok. Çoktan defterler dürülmüş. Benim ısrarla gözlerimi bağlamam ve en son benim gözlerimi açmamdan dolayı, en son ben görmüşüm. İçimdeki hislere, kötü fısıltılara kulak kabartmak istememem ve onları karşıma alıp yüzleşmemem çok büyük bir sorunmuş. Hayatta iyiler de kötü hatalar yapar ve bu daha çok sarsar. Ah be yavrum, bir türlü gözü açılmayan kızım. İkisi de aynı dünyada, aynı ömürde. Gülmek kadar, gözyaşları da gerek insana.
Kendime tekrarlıyorum, yani bundan sonra daha az unutmaya çalışacağım. Yürek çok çok özel bir yer ve oranın kapılarını mevsimsiz açamazsın. Zaman zaman zaman. Her şeye. Benim için hüzün yılından bir anekdot bugün noktalandı. Hala virgül koyup bıraktıklarım ne olacak bilmiyorum. Beni hala üzenleri, kabullenmediğim yenilgileri, bana yapılmış ayıpları, dipte köşede kalmış eskiciye bile verilmeyecek metal soğukluğunda anıların üstüne örtülecek bir toprak istiyorum. Benim beklediğim tek bir hesap kaldı. Onu da borcu olan düşünsün. Vicdanıyla hesabı kapatan, kanasa da ferahtır.
İnsan ayağa kalkanların en çabuk düşeni. En hırçını. En bencili. En çok kırılanı. En çok çocuk kalanı. Artık masumiyeti gerçekten böyle raflarda görmek, eski sandıklardan bulmak beni sarsıyor. N’olur yağmurlar bu yumruk gibi olmuş düğümleri eritsin. O zaman biraz daha iyi olabilirim.
Böyle geçen zaman en çok neyi tam gösteriyor biliyor musunuz? Yaptığınız hataları ve verdiğiniz gereksiz esnekliklerin nasıl geri yüzüne çarptığını, yüzleşmediklerinizin, deşmeden kapattığınız yaraların nasıl da kangren yaptığını, kendinize olan saygınızın ne kadar önemli olduğunu böyle boy boy afişlerle gösteriyor. Küçük vesikalıklarla da cüzdanınıza koyuyor.
Bu bir mektup olsa dağılan lekeleri görebilirdiniz. Mektup yazılması gereken bir şey yok. Bu da bir kara kutunun kara kuru bir çocuğu. Kendinize güzel bakın. Bir daha bakın.
Benim arkadaşım dediğim bir insan tarafından engellenip bunu bir tevafuk üzere fark ettim. Çok uzun bir süre inanmamak için direndim. Benim belli bir süre cidden hak verdiğim yeniden konuştuğum insan bunu yapmazdı. Dost dediğin yapmazdı. Kaybetmişiz. Bir şekilde birbirimize denk gelip kaybettik. Bunun artık dönüşü, dolanışı kalmamış. İçi boş bir kabuk. Onu da alıp diğer tecrübelerin arasına koyabiliriz.
Bu olay böyle yarım kaldığını zannettiğim şeyleri düşündürdü. Yok. Çoktan defterler dürülmüş. Benim ısrarla gözlerimi bağlamam ve en son benim gözlerimi açmamdan dolayı, en son ben görmüşüm. İçimdeki hislere, kötü fısıltılara kulak kabartmak istememem ve onları karşıma alıp yüzleşmemem çok büyük bir sorunmuş. Hayatta iyiler de kötü hatalar yapar ve bu daha çok sarsar. Ah be yavrum, bir türlü gözü açılmayan kızım. İkisi de aynı dünyada, aynı ömürde. Gülmek kadar, gözyaşları da gerek insana.
Kendime tekrarlıyorum, yani bundan sonra daha az unutmaya çalışacağım. Yürek çok çok özel bir yer ve oranın kapılarını mevsimsiz açamazsın. Zaman zaman zaman. Her şeye. Benim için hüzün yılından bir anekdot bugün noktalandı. Hala virgül koyup bıraktıklarım ne olacak bilmiyorum. Beni hala üzenleri, kabullenmediğim yenilgileri, bana yapılmış ayıpları, dipte köşede kalmış eskiciye bile verilmeyecek metal soğukluğunda anıların üstüne örtülecek bir toprak istiyorum. Benim beklediğim tek bir hesap kaldı. Onu da borcu olan düşünsün. Vicdanıyla hesabı kapatan, kanasa da ferahtır.
İnsan ayağa kalkanların en çabuk düşeni. En hırçını. En bencili. En çok kırılanı. En çok çocuk kalanı. Artık masumiyeti gerçekten böyle raflarda görmek, eski sandıklardan bulmak beni sarsıyor. N’olur yağmurlar bu yumruk gibi olmuş düğümleri eritsin. O zaman biraz daha iyi olabilirim.
Böyle geçen zaman en çok neyi tam gösteriyor biliyor musunuz? Yaptığınız hataları ve verdiğiniz gereksiz esnekliklerin nasıl geri yüzüne çarptığını, yüzleşmediklerinizin, deşmeden kapattığınız yaraların nasıl da kangren yaptığını, kendinize olan saygınızın ne kadar önemli olduğunu böyle boy boy afişlerle gösteriyor. Küçük vesikalıklarla da cüzdanınıza koyuyor.
Bu bir mektup olsa dağılan lekeleri görebilirdiniz. Mektup yazılması gereken bir şey yok. Bu da bir kara kutunun kara kuru bir çocuğu. Kendinize güzel bakın. Bir daha bakın.

Yorumlar
Yorum Gönder